31 Aralık 2018 Pazartesi

CAHİL HOCA KİTAP ÖZETİ


KİTAP HAKKINDA
Kitap Adı: Cahil Hoca
Yazar Adı: Jacques Ranciére
Basım Tarihi: Ekim 2014
Sayfa Sayısı: 137
Yayın Evi: Metis
Baskı: Ocak 2018
KONU ÖZETİ
Bu kitapta yazar bireylerin bir öğretmene ihtiyaç duymadan da bir konuyu kendi başlarına öğrenebileceklerini ve bu konuları anlamlandırabileceklerini ifade etmiştir. 1800’lü yıllarda Joseph Jacatot, Telemak adlı kitabı öğrencilerine okumaları için verir. Tabi öğrenciler Fransızca, Jacatot ise Hollandacayı bilmemektedir. Burada ortak bir dil olmayınca anlatım ortadan kalkmaktadır. Jacatot öğrencilerin zorlanmaması için onlara kitabın iki dilli baskısını verir. Tabi bunun üstüne öğrenciler kitabı anlamak için çevirilerini yaparlar ve kitabı tamamen bitirirler. Bu Jacatot olmadan tek başlarına öğrenebildiklerini, bir şeyi anlayabildiklerini gösterir. Ve bu birçok şeyin değiştiğini gösterir. Yani eğitim bir paradigma değişimine uğrar ve bu paradigmada açıklamanın gereksizliği savunulur. Bununla birlikte kendi kendine öğrenmeyi de başarılı bir yöntem olarak sayabiliriz.
Paradigma değişimiyle birlikte artık Jacatot’un başka öğrenme yoluna girdiği eğitim yönteminin ve bunun beraberinde birçok şeyin yeniden düzenlenmesine neden olur. Sonunda da eski paradigmanın yani açıklamaya dayalı eğitim sisteminin yıkılması gerektiği öngörülür. Bu açıklayıcı sistem üzerine iki kavram belirlenir hep: Zekiler ve aptallar. Anlatan beceriksiz değil, anlamayan aptaldır.
Jacatot kitapta şöyle ifade eder: “Anlamak tercüme etmekten başka bir şey değildir.”(16. Sayfa) Bu söze baktığımız zaman açıklayan kişinin aptallaştırdığını söyleyebiliriz. Öğretenin açıklamalarını dinleyen birey onun anlattığı yolu benimser. Ve öğrendikleri şey kendinin ürettiği bir şey olmadığı için ezberden başka bir şey değildir. Kitapta kişinin kendi kendine öğrenebileceği üzerine durulmuştur. Kişi kendi başına ne öğreniyorsa öğrensin mutlaka onu bilerek ve benimseyerek öğrenecektir. Bir şeyi öğrenmeye çalışan kişinin bununla ilgili pek çok şeye ulaşması mümkündür.  Jacatot’un ortaya attığı bu yeni paradigma bireylerin zekasının eşit olduğunu savunmuştur. Bununla ilgili kitapta verilen eğitim sisteminde hiçbir öğretmenin bilgisinin tamamını öğrencileriyle paylaşmadığına ve mutlaka kendine bir şeyler sakladığına değinilir. Böyle bakarsak görülen eski eğitim sistemi paradigması eşitsizlik üzerine kurulmuştur. Jacatot zaten bize bunları söyler.
Kitapta şöyle ifade edilir:” Evrensel eğitimin birinci ilkesi buydu: Bir şeyi öğrenip her şeyi onunla ilişkilendirmek. Dolayısıyla önce bir şey öğrenmek lazımdı.”(27. Sayfa)  Ama eski paradigmanın dediği şey birçok şeyi bir anda ve eksik öğrenmekti. Ardından yeni bir seviyeye atlamak; kitabı, hocayı, alışılan her şeye yeniden başlamaktı. Ve burada öğrenci bilgiyi anlamak için başka hocalara danışır veya başka bir kitaba ihtiyaç duyabilir. Kitapta zaten üstünde durulan birkaç şeyin içinde bu zeka eşitliği de vardır. Jacatot için ben anlayamıyorum diyen bir öğrenciye karşılık sadece aptallığı yükselten bir cümledir.
Kitapta bahsedilen bir kavram ise özgürleşme üzerineydi. Jacatot’a  göre öğrencilerin bu yeni öğretim sistemini uygulayabilmeleri için zihinsel olarak özgürleşmeleri gerekmekteydi. Öğrenciler zihinlerini gerektiği gibi kullanmaları halinde kendilerini aptallaştırmanın dışında tutan Cahil Hoca olarak bahsedilen öğretmenin öğretemediklerini kendi kendilerine öğrenebileceklerdi.
Yani burada Jacatot özgürleştirilmeden eğitilen kişilerin aptallaştırıldıklarını düşünmektedir.

Jacatot’a göre aynı Telemak’taki gibi yapılması gereken en önemli şeyin, yapılması istenilen ya da öğrenilmesi gereken bir bilginin dilini öğrenmekti. Dil demişken bu sadece yetişkin bir birey için değil, birey daha bebekken ana dilini kendi kendine öğrenebiliyordu, hatta hiç kimse ona bunu açıklamadan yapabiliyordu. Ama ana dilini kendi kendine öğrenebilen öğrenci eğitim hayatında bunu tam tersine yani öğretmen, bir açıklayıcı olmadan öğrenemeyeceği düşünülür.


Yani bu eski eğitim sistemi açıklayan olmadan öğrencilerin hiçbir şey öğrenemeyeceklerini düşünüyordu. Ve bu sistem de Jacatot için aptallaştırma anlamına gelmiştir. Bunu söylemesindeki neden de açıklayıcı olmadan öğrenmeyi başaran öğrencileri idi. Kitabın da bahsettiği gibi istenildiği an açıklayıcı olmadan kendi başına öğrenilmesi mümkündü.
İstemekle mümkün kendi kendine öğrenmenin kullanılabilmesi için öğrenen bireyin özgürleştirilmesi gerekiyordu. Kitapta ifade edildiği gibi öğrenen bireyi zekâsını kullanmaya zorladığımız takdirde cahil hoca bilmediklerini öğretebilirdi. Kitapta bahsedilen özgürleşme, insan zihninin gücünü fark etmesidir.

Kitapta Jacatot cahil bir çilingirden örnek vermiştir. Bu cahil çilingire okuyabilirsin deniyor. Ve çilingirin ben okuma bilmem demesine karşın kendi kendine öğrenebileceği de söylenir. Burada cesaretlendirilen çilingir bununla birlikte özgürleşmiş olur.
Zekâdan bahsedilirken kitapta halkı aptallaştıran unsurlardan en önemlisinin öğrenim görmemenin değil, zekâlarının alt seviyede olduğuna duydukları inançtır. Bahsedilen zekâ eşitliğe ise ister çocuk olsun ister yetişkin her bireyin, açıklayan bir öğretmen olmadan her türlü bilgiyi öğrenebilmesi ile açıklanabilir. Ve devamında verilen bir örnekte ise aynı okula giden iki çocuktan ve bu çocuklardan birinin başarısızlığından bahsedilir. Zekâlar eğer eşitse, o zaman ikisinin de aynı başarıyı göstermesi gerekirdi. Burada birinin zekâsının daha yüksek diğerinin de daha aşağı olduğu söylenemez. Sadece ikisinin de zekâsının aynı şekilde kullanamadığı göz önünde bulundurulur. Yani başarısız olan öğrencinin daha az zeki olduğuyla alakalı bir durum değildir bu, daha az çalıştığı ile ilgili olduğu söylenebilir.

Kitapta zekânın uygulama tarzından da söz edilmiştir. Bu en sık uygulanan tarzın tekrar olduğu vurgulanmıştır. Tekrarın da bireyi sıktığı söylenir ve bunun sonucunda ise tembellik oluşur.

Yeni paradigmaya sahip eğitim sisteminin amacı ise zihinsel özgürleşme yöntemidir. Bu paradigmada açıklamaların yararsız olduğu düşüncesine dayanır. Bu bağlamda ise Sokrates yöntemi uygun bulunmaz çünkü sorulan sorular yönlendirme içerir ve sonunda varılan yer, öğrenen bireyin kendi kendine varacağı yerden farklıdır.
Belirli bir zekâya sahip her insan, istediği her şeyi yapabilir, bunun için de yapması gereken şey yapması gereken dili öğrenmekten geçer.

Jacatot'un sunduğu bu sistem, mevcut eğitim sistemi ile çatışır ve bu sistemin önüne birden fazla engel çıkar. Zekâların eşitliğinin kabul edilmesi ise bu engellerin içinde en zor olanıdır. Çünkü dâhilerin kendi zekâsının büyüklüğünü görebilmeleri için kendinden daha düşük bir zekâya ihtiyaçları vardır. Kitapta evrensel eğitimin yani yeni paradigmanın kurumsallaşmasının mümkün olmayacağından bahsedilmiştir. Evrensel eğitimin aile ile ilgili olduğu ifade edilmiştir. Burada yapılacak tek şeyin ailelere zekâların eşitliği konusuna bağlı kalınacak şekilde bilmediklerini öğretme yöntemini haber vermek olduğu bahsedilmiştir. Ve bu yeni paradigmanın yoksulların yöntemi olduğundan söz edilir, bunun sebebi yoksulların bir öğretene ödeyecek paralarının olmadığıdır.

Ve kitapta son olarak;
Jacatot'un mezar taşına zihinsel özgürleşmenin amentüsü yazılır; "iman ettim, Tanrı insan ruhunu kendi kendini, hocasız olarak eğitmeye kadir olarak yaratmıştır." (136. Sayfa)          Ne var ki bu mezar taşı saldırıya uğrar.


YORUMUM
Kitabı okumadan önce sadece başlığına bakarak çok ön yargılı düşünmüştüm. Çünkü ben de bir öğretmen adayıydım sonuç olarak bu cahil hoca benzetmesi hiç hoş değildi. Ama okuduktan sonra gerçekten de bir cahil hoca unvanını almak isterim. İlk önce bir hocamız var adı Jacatot. Bu hocamız öğrencileriyle iletişim kuramadığı için ve Fransızcayı öğretebilmek için bir kitap verir ve devrim bu şekilde başlar. Burada hocamızın kullandığı yöntem doğru geldi bana. Her okuduğumda “ya bende bunu ileriki yıllarımda öğretmenlik hayatımda kesinlikle kullanacağım” dedim. Bana şimdiki eğitim sistemini ve yöntemleri sorgulattı bu kitap. Tüm öğrencilik hayatımda her zaman öğretmenlerim bir şeyler aktardılar ve ben onları dinledim belki 30 dakika belki de 1 saat boyunca. Ve kabul ettim bu bilgileri ama anladım mı işte orası meçhul. Çünkü bu güne kadar hep ezbere dayalı bir yöntemle anlatıldı bütün bilgilerim. Şu an öğretmenim eğer beni bir zaman veya mekân kısıtlaması içerisine koymasaydı eğer ben bu bilgileri kendi kendime öğretene ihtiyaç duymadan da öğrenebilirdim. Zekâ eşitliğinden bahsedildi. Bu konu diğer okuduğum Salman Khan’ın Dünya Okulu kitabında da bahsedilmişti. Ve gerçekten zeki ve ya aptal diye öğrencileri ayırmamak gerektiğini, aksine eğer zaman verilirse ve birazcık daha konunun üstüne düşülürse eğer o dersten daha başarılı olunabilir. Yani zekâmızı kullanmak ya da kullanmamak bize bağlıdır. Ben Jacatot’un bu yöntemi iyi ki bulduğunu düşünüyorum. Çünkü kendi zekâmın, kendi kendime neler başarabileceğimin farkına varmamı sağladı bu kitap. Ve diğer okuduğum kitapta da olduğu gibi bu kitapta en beğendiğim kısmının özetini paylaşmak isterim; Cahil bir hoca da bilmediğini öğrenebilir. Bunun için bilmesi gereken tek bir ilke vardır: "bütün zekâlar eşittir”. 

1 yorum: