KİTAP HAKKINDA
Kitap Adı: Cahil Hoca
Yazar Adı: Jacques Ranciére
Basım Tarihi: Ekim 2014
Sayfa Sayısı: 137
Yayın Evi: Metis
Baskı: Ocak 2018
KONU ÖZETİ
Bu kitapta yazar bireylerin bir öğretmene
ihtiyaç duymadan da bir konuyu kendi başlarına öğrenebileceklerini ve bu
konuları anlamlandırabileceklerini ifade etmiştir. 1800’lü yıllarda Joseph
Jacatot, Telemak adlı kitabı öğrencilerine okumaları için verir. Tabi
öğrenciler Fransızca, Jacatot ise Hollandacayı bilmemektedir. Burada ortak bir
dil olmayınca anlatım ortadan kalkmaktadır. Jacatot öğrencilerin zorlanmaması
için onlara kitabın iki dilli baskısını verir. Tabi bunun üstüne öğrenciler
kitabı anlamak için çevirilerini yaparlar ve kitabı tamamen bitirirler. Bu
Jacatot olmadan tek başlarına öğrenebildiklerini, bir şeyi anlayabildiklerini
gösterir. Ve bu birçok şeyin değiştiğini gösterir. Yani eğitim bir paradigma
değişimine uğrar ve bu paradigmada açıklamanın gereksizliği savunulur. Bununla
birlikte kendi kendine öğrenmeyi de başarılı bir yöntem olarak sayabiliriz.
Paradigma değişimiyle birlikte artık
Jacatot’un başka öğrenme yoluna girdiği eğitim yönteminin ve bunun beraberinde
birçok şeyin yeniden düzenlenmesine neden olur. Sonunda da eski paradigmanın
yani açıklamaya dayalı eğitim sisteminin yıkılması gerektiği öngörülür. Bu
açıklayıcı sistem üzerine iki kavram belirlenir hep: Zekiler ve aptallar.
Anlatan beceriksiz değil, anlamayan aptaldır.
Jacatot kitapta şöyle ifade eder: “Anlamak
tercüme etmekten başka bir şey değildir.”(16. Sayfa) Bu söze baktığımız zaman
açıklayan kişinin aptallaştırdığını söyleyebiliriz. Öğretenin açıklamalarını
dinleyen birey onun anlattığı yolu benimser. Ve öğrendikleri şey kendinin
ürettiği bir şey olmadığı için ezberden başka bir şey değildir. Kitapta kişinin
kendi kendine öğrenebileceği üzerine durulmuştur. Kişi kendi başına ne
öğreniyorsa öğrensin mutlaka onu bilerek ve benimseyerek öğrenecektir. Bir şeyi
öğrenmeye çalışan kişinin bununla ilgili pek çok şeye ulaşması mümkündür. Jacatot’un ortaya attığı bu yeni paradigma
bireylerin zekasının eşit olduğunu savunmuştur. Bununla ilgili kitapta verilen
eğitim sisteminde hiçbir öğretmenin bilgisinin tamamını öğrencileriyle
paylaşmadığına ve mutlaka kendine bir şeyler sakladığına değinilir. Böyle
bakarsak görülen eski eğitim sistemi paradigması eşitsizlik üzerine
kurulmuştur. Jacatot zaten bize bunları söyler.
Kitapta şöyle ifade edilir:” Evrensel
eğitimin birinci ilkesi buydu: Bir şeyi öğrenip her şeyi onunla
ilişkilendirmek. Dolayısıyla önce bir şey öğrenmek lazımdı.”(27. Sayfa) Ama eski paradigmanın dediği şey birçok şeyi
bir anda ve eksik öğrenmekti. Ardından yeni bir seviyeye atlamak; kitabı,
hocayı, alışılan her şeye yeniden başlamaktı. Ve burada öğrenci bilgiyi anlamak
için başka hocalara danışır veya başka bir kitaba ihtiyaç duyabilir. Kitapta
zaten üstünde durulan birkaç şeyin içinde bu zeka eşitliği de vardır. Jacatot
için ben anlayamıyorum diyen bir öğrenciye karşılık sadece aptallığı yükselten
bir cümledir.
Kitapta bahsedilen bir kavram
ise özgürleşme üzerineydi. Jacatot’a
göre öğrencilerin bu yeni öğretim sistemini uygulayabilmeleri için
zihinsel olarak özgürleşmeleri gerekmekteydi. Öğrenciler zihinlerini gerektiği
gibi kullanmaları halinde kendilerini aptallaştırmanın dışında tutan Cahil Hoca
olarak bahsedilen öğretmenin öğretemediklerini kendi kendilerine
öğrenebileceklerdi.
Yani burada Jacatot
özgürleştirilmeden eğitilen kişilerin aptallaştırıldıklarını düşünmektedir.
Jacatot’a göre aynı
Telemak’taki gibi yapılması gereken en önemli şeyin, yapılması istenilen ya da
öğrenilmesi gereken bir bilginin dilini öğrenmekti. Dil demişken bu sadece
yetişkin bir birey için değil, birey daha bebekken ana dilini kendi kendine
öğrenebiliyordu, hatta hiç kimse ona bunu açıklamadan yapabiliyordu. Ama ana
dilini kendi kendine öğrenebilen öğrenci eğitim hayatında bunu tam tersine yani
öğretmen, bir açıklayıcı olmadan öğrenemeyeceği düşünülür.
Yani bu eski eğitim sistemi açıklayan olmadan öğrencilerin hiçbir şey öğrenemeyeceklerini düşünüyordu. Ve bu sistem de Jacatot için aptallaştırma anlamına gelmiştir. Bunu söylemesindeki neden de açıklayıcı olmadan öğrenmeyi başaran öğrencileri idi. Kitabın da bahsettiği gibi istenildiği an açıklayıcı olmadan kendi başına öğrenilmesi mümkündü.
İstemekle
mümkün kendi kendine öğrenmenin kullanılabilmesi için öğrenen bireyin
özgürleştirilmesi gerekiyordu. Kitapta ifade edildiği gibi öğrenen bireyi zekâsını
kullanmaya zorladığımız takdirde cahil hoca bilmediklerini öğretebilirdi.
Kitapta bahsedilen özgürleşme, insan zihninin gücünü fark etmesidir.
Kitapta Jacatot cahil bir çilingirden örnek vermiştir. Bu cahil çilingire okuyabilirsin deniyor. Ve çilingirin ben okuma bilmem demesine karşın kendi kendine öğrenebileceği de söylenir. Burada cesaretlendirilen çilingir bununla birlikte özgürleşmiş olur.
Kitapta Jacatot cahil bir çilingirden örnek vermiştir. Bu cahil çilingire okuyabilirsin deniyor. Ve çilingirin ben okuma bilmem demesine karşın kendi kendine öğrenebileceği de söylenir. Burada cesaretlendirilen çilingir bununla birlikte özgürleşmiş olur.
Zekâdan
bahsedilirken kitapta halkı aptallaştıran unsurlardan en önemlisinin öğrenim
görmemenin değil, zekâlarının alt seviyede olduğuna duydukları inançtır. Bahsedilen
zekâ eşitliğe ise ister çocuk olsun ister yetişkin her bireyin, açıklayan bir
öğretmen olmadan her türlü bilgiyi öğrenebilmesi ile açıklanabilir. Ve
devamında verilen bir örnekte ise aynı okula giden iki çocuktan ve bu
çocuklardan birinin başarısızlığından bahsedilir. Zekâlar eğer eşitse, o zaman
ikisinin de aynı başarıyı göstermesi gerekirdi. Burada birinin zekâsının daha
yüksek diğerinin de daha aşağı olduğu söylenemez. Sadece ikisinin de zekâsının
aynı şekilde kullanamadığı göz önünde bulundurulur. Yani başarısız olan
öğrencinin daha az zeki olduğuyla alakalı bir durum değildir bu, daha az
çalıştığı ile ilgili olduğu söylenebilir.
Kitapta zekânın
uygulama tarzından da söz edilmiştir. Bu en sık uygulanan tarzın tekrar olduğu
vurgulanmıştır. Tekrarın da bireyi sıktığı söylenir ve bunun sonucunda ise
tembellik oluşur.
Yeni paradigmaya sahip eğitim sisteminin amacı ise zihinsel özgürleşme yöntemidir. Bu paradigmada açıklamaların yararsız olduğu düşüncesine dayanır. Bu bağlamda ise Sokrates yöntemi uygun bulunmaz çünkü sorulan sorular yönlendirme içerir ve sonunda varılan yer, öğrenen bireyin kendi kendine varacağı yerden farklıdır.
Belirli bir zekâya sahip her insan, istediği her şeyi yapabilir, bunun için de yapması gereken şey yapması gereken dili öğrenmekten geçer.
Jacatot'un sunduğu bu sistem, mevcut eğitim sistemi ile çatışır ve bu sistemin önüne birden fazla engel çıkar. Zekâların eşitliğinin kabul edilmesi ise bu engellerin içinde en zor olanıdır. Çünkü dâhilerin kendi zekâsının büyüklüğünü görebilmeleri için kendinden daha düşük bir zekâya ihtiyaçları vardır. Kitapta evrensel eğitimin yani yeni paradigmanın kurumsallaşmasının mümkün olmayacağından bahsedilmiştir. Evrensel eğitimin aile ile ilgili olduğu ifade edilmiştir. Burada yapılacak tek şeyin ailelere zekâların eşitliği konusuna bağlı kalınacak şekilde bilmediklerini öğretme yöntemini haber vermek olduğu bahsedilmiştir. Ve bu yeni paradigmanın yoksulların yöntemi olduğundan söz edilir, bunun sebebi yoksulların bir öğretene ödeyecek paralarının olmadığıdır.
Ve kitapta son olarak;
Jacatot'un mezar taşına zihinsel özgürleşmenin amentüsü yazılır; "iman ettim, Tanrı insan ruhunu kendi kendini, hocasız olarak eğitmeye kadir olarak yaratmıştır." (136. Sayfa) Ne var ki bu mezar taşı saldırıya uğrar.
Yeni paradigmaya sahip eğitim sisteminin amacı ise zihinsel özgürleşme yöntemidir. Bu paradigmada açıklamaların yararsız olduğu düşüncesine dayanır. Bu bağlamda ise Sokrates yöntemi uygun bulunmaz çünkü sorulan sorular yönlendirme içerir ve sonunda varılan yer, öğrenen bireyin kendi kendine varacağı yerden farklıdır.
Belirli bir zekâya sahip her insan, istediği her şeyi yapabilir, bunun için de yapması gereken şey yapması gereken dili öğrenmekten geçer.
Jacatot'un sunduğu bu sistem, mevcut eğitim sistemi ile çatışır ve bu sistemin önüne birden fazla engel çıkar. Zekâların eşitliğinin kabul edilmesi ise bu engellerin içinde en zor olanıdır. Çünkü dâhilerin kendi zekâsının büyüklüğünü görebilmeleri için kendinden daha düşük bir zekâya ihtiyaçları vardır. Kitapta evrensel eğitimin yani yeni paradigmanın kurumsallaşmasının mümkün olmayacağından bahsedilmiştir. Evrensel eğitimin aile ile ilgili olduğu ifade edilmiştir. Burada yapılacak tek şeyin ailelere zekâların eşitliği konusuna bağlı kalınacak şekilde bilmediklerini öğretme yöntemini haber vermek olduğu bahsedilmiştir. Ve bu yeni paradigmanın yoksulların yöntemi olduğundan söz edilir, bunun sebebi yoksulların bir öğretene ödeyecek paralarının olmadığıdır.
Ve kitapta son olarak;
Jacatot'un mezar taşına zihinsel özgürleşmenin amentüsü yazılır; "iman ettim, Tanrı insan ruhunu kendi kendini, hocasız olarak eğitmeye kadir olarak yaratmıştır." (136. Sayfa) Ne var ki bu mezar taşı saldırıya uğrar.
YORUMUM
Kitabı okumadan önce
sadece başlığına bakarak çok ön yargılı düşünmüştüm. Çünkü ben de bir öğretmen
adayıydım sonuç olarak bu cahil hoca benzetmesi hiç hoş değildi. Ama okuduktan
sonra gerçekten de bir cahil hoca unvanını almak isterim. İlk önce bir hocamız
var adı Jacatot. Bu hocamız öğrencileriyle iletişim kuramadığı için ve
Fransızcayı öğretebilmek için bir kitap verir ve devrim bu şekilde başlar.
Burada hocamızın kullandığı yöntem doğru geldi bana. Her okuduğumda “ya bende
bunu ileriki yıllarımda öğretmenlik hayatımda kesinlikle kullanacağım” dedim.
Bana şimdiki eğitim sistemini ve yöntemleri sorgulattı bu kitap. Tüm öğrencilik
hayatımda her zaman öğretmenlerim bir şeyler aktardılar ve ben onları dinledim
belki 30 dakika belki de 1 saat boyunca. Ve kabul ettim bu bilgileri ama
anladım mı işte orası meçhul. Çünkü bu güne kadar hep ezbere dayalı bir
yöntemle anlatıldı bütün bilgilerim. Şu an öğretmenim eğer beni bir zaman veya
mekân kısıtlaması içerisine koymasaydı eğer ben bu bilgileri kendi kendime
öğretene ihtiyaç duymadan da öğrenebilirdim. Zekâ eşitliğinden bahsedildi. Bu
konu diğer okuduğum Salman Khan’ın Dünya Okulu kitabında da bahsedilmişti. Ve
gerçekten zeki ve ya aptal diye öğrencileri ayırmamak gerektiğini, aksine eğer
zaman verilirse ve birazcık daha konunun üstüne düşülürse eğer o dersten daha
başarılı olunabilir. Yani zekâmızı kullanmak ya da kullanmamak bize bağlıdır.
Ben Jacatot’un bu yöntemi iyi ki bulduğunu düşünüyorum. Çünkü kendi zekâmın,
kendi kendime neler başarabileceğimin farkına varmamı sağladı bu kitap. Ve diğer okuduğum kitapta da olduğu gibi bu kitapta en beğendiğim
kısmının özetini paylaşmak isterim; Cahil bir hoca da bilmediğini öğrenebilir.
Bunun için bilmesi gereken tek bir ilke vardır: "bütün zekâlar
eşittir”.
Çok güzel açıklamışsınız, sağolun
YanıtlaSil