31 Aralık 2018 Pazartesi

DÜNYA OKULU


KİTAP HAKKINDA
Kitap Adı: Dünya Okulu
Yazar Adı: Salman Khan
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı:216
Baskı Sayısı:10
Dil: Türkçe
Çeviren: Cem AKAŞ
Basım Tarihi:1.Baskı: İstanbul, Kasım 2014
KİTAP ÖZETİ
1.Bölüm Öğretmeyi Öğrenmek
Salman Khan ve kuzeni Nadia arasındaki Nadia’nın sınavda düşük not almasından Khan Academy’nin kuruluşuna kadarki olan süreç anlatılır. Kitapta şöyle ifade edilir: Her öğrencinin zeki olduğunu ve ayrıca bir seviye belirleme sınavına göre insanları başarılı veya başarısız olarak gruplandırıp etiketlemenin doğru olmadığını yazar dile getirir.
Salman Khan Nadia’nın zeki bir öğrenci olduğuna inanır. Öğretmenlik eğitimi almadan sadece deneyerek bu eğitim serüvenine girmiştir. Kitapta şöyle bahsedilir: "Öğretmek bence apayrı bir beceri hatta yaratıcı, sezgisel ve son derece kişisel bir sanat".(23.sayfa)
Tabii burada Salman Khan artık kuzeni gibi tüm öğrencilerin farklı ve doğru bir sistemle eğitilmesi gerektiğini zanneder. Bunun sonucunda ise ilk olarak kuzeni ile telefondan ders anlatmaya başlamıştır. Daha sonra bu basit bir video çekimleri ile devam etmiştir. Kuzeninin bu konuyu yapabileceğine inandırıp kendine güvenmesini sağlamıştır. Nadia bu konuyu artık öğrenmiştir ve daha önce neden yapamadığı konusunda kendine kızmıştır. Ve en sonunda artık Nadia sınavlarında hep başarılı olmuştur.
Kimi insanlar hızlı öğrenirler kimileri ise yavaş öğrenirler. Bu bize hızlı öğrenen bireylerin daha başarılı olduklarını göstermez, yavaş öğrenen bireylerin ise başarısız olduğunu göstermez.
Salman Khan bu konuda tekrar etmenin çok önemli olduğunu düşünür. Bu yüzden çektiği videoları youtube aktarıp öğrencilerin konuyu tekrar ederek o konuyu daha iyi öğrenmelerini sağlar. Bunun sayesinde tüm öğrenciler istediği her an her yerden eksik gördükleri veya tekrar izlemek istedikleri konuları tamamlayabileceklerdir.
Kitapta dikkat sürelerinden de bahsedilmiştir. Bu süreler eğitimciler tarafından 10 ile 18 dakika arasında belirlenmiştir. Bu dakikadan sonra ders ne kadar güzel, öğretmen ne kadar iyi olursa olsun öğrencilerin dikkat dağınıklığı yaşadığı belirtilmiştir. Bu konuyla bağlantılı olarak Salman Khan kitapta şöyle ifade eder: "eğer dikkat süresi 10 ile 18 dakika ise, sınıf dersleri neden yine de bir saat sürmeliydi?"(33.sayfa)
Kitapta geleneksel eğitimin belli zaman aralığında ve belli yerlerde olduğundan tüm öğrencilerin tam öğrenme gerçekleştiremediğini ifade etmiştir.
 Bununla birlikte Khan Academy öğrencilerin aktif öğrenmelerini, öğrenmenin istekli olarak gerçekleşmesini ve öğrenme sürecinin nerede ve ne zaman gerçekleştirileceğinin özgürlüğünü sağlar ve öğrencileri motive eder.


2. Bölüm Parçalanmış Model

Kitapta şöyle ifade edilir: “Standart eğitim modelinin temelleri kayda değer ölçüde inatçı ve tek tip.”
Salman Khan geleneklerin sorgulanması gerektiğini düşünür. Geleneksel okullarda okul yönetiminin belirlediği saatte okula gidilir, öğrenciler 40 dakika boyunca yerlerinde öğretmenlerini dinlerler. Öğretmenler müfredatın dışına çıkmadan dersleri ezbere olduğu gibi anlatır.

Kitapta çıraklık sisteminden bahsedilmiştir. Burada ilk kez eğitimin çevreyle öğrencinin etkileştiği ve aileden uzaklaşıldığı ifade edilir. Bu çıraklık sisteminde usta öğretir, öğrenci ustanın dediklerini yapar ve bu şekilde öğrenir. Çıraklık sisteminde öğrenci yaşayarak öğrendiğinden bilginin kalıcılığı artmış olur.

Salman Khan aynı zamanda Prusya modelinden de bahsetmiştir. Bu model K-12 eğitimi denilen kurallara maruz kaldığımız eğitim yöntemidir. Prusya modelinin amacı kuralları benimseyen sadık kalan tek tip öğrenciler yetiştirmektir. Bu model yüzünden öğrencilerin kendine olan güvenleri ve eleştirel düşünme yetenekleri yok oluyor.
Kitapta geleneksel öğretimde öğrencilerin dersleri tam anlamıyla öğrenemediklerini, sadece not için derse çalıştıklarını ifade etmiştir. Öğrenciler üst sınıfa geçtiğinde aynı konunun devamı şeklinde yeni bilgi öğretildiğinde kendini başarısız olarak sayar ve kötü hisseder. Kitapta bu konuyla alakalı şöyle ifade edilir: “Çünkü öğrencimiz, gravyer peyniri gibi öğrenimin kurbanı olmuş. Dışarıdan bakıldığında eksiksiz görünüyor ama eğitimi deliklerle dolu.” (77. Sayfa)

Salman Khan öğrencilerin sınıfta işlenenleri gerçek hayatta nasıl uygulayacağını bilmeleri gerektiğini ifade eder. Ve test sonuçlarıyla öğrencinin kesin bir değerlendirmeye tabi tutulamayacağını ifade eder. Bunun mümkün olması için testlerin iyi tasarlanmış olması gerektiğini savunur.

Salman Khan her öğrencinin öğrenme süresinin farklı olduğunu ifade eder. Khan Academy bu farklı öğrenmeleri ortadan kaldırmak için kurulmuştur.

3.Bölüm Gerçek Dünya

Salman Khan bu bölümde eğitimin bu durumunu eleştirmenin kolay olduğunu bu durumu düzeltmenin ancak paradigmaları değiştirerek gerçekleşebileceğini ifade eder.

Khan Academy yazılımının yazılmaya nasıl başlandığını, kimlerin yardımcı olduğundan bahsedilmiştir. Salman Khan Video derslerinde binlerce öğrenciye ulaşıyorken gerçekte hiçbiriyle etkileşimde bulunmuyordu. Salman Khan’dan bu yazılımla birlikte projesini bir okulda uygulanması istenmiştir.

 Bu projeyle birlikte Salman Khan sınıfları seviyelerine göre ayırmıştır. İleri seviyedeki öğrencilerin bir süre sonra eksik oldukları konuda geri kaldıkları, düşük seviyedeki öğrencilerin ise sıfırdan başlayıp ileri seviyedeki öğrencileri geçtiği gözlenmiştir. Kitapta Los Altosu Deneyi sayesinde 5. ve 7.sınıf olmak üzere iki tane pilot sınıf seçiliyor. Beşinci sınıfların başarılı bir test sonucu oluyor yedinci sınıfların ise alttan birçok bilgi eksiklikleri olduğu için deneyde başarılı olamıyorlar. Kitapta öğrencilerin aktif bir şekilde eğitime katılmaları gerektiği ifade edilmiştir. Eğlenerek, oyunlar oynayarak yeni fikir ve yeni bir icat ortaya koyarak daha iyi bir eğitim alınacağını ifade etmiştir. Kitapta Khan Academy projesinin çok ilerlediğini ve Salman Khan’ın artık serbest yatırım işinden ayrıldığını ifade eder.


4. Bölüm Dünya Okulu

İklim, insanlar ve eğitim kısacası her şey değişiyor. Bu değişim eğitim açısından ya olumlu ya da olumsuz bir değişim gösteriyor.
 Bu bölümde farklı yaşlarda öğrencilerin kaynaşmasının gerekliliği üzerinde duruluyor. Bu durum kitapta şöyle ifade edilmiştir: “Geleneksel sınıf öğretimi dünyanın en yalnız işlerinden biridir. Etrafı bir öğrenci deniziyle çevrili öğretmen körfezdeki bir yalnız kaya gibidir. “ (170. Sayfa) Kitaptaki bu benzetme geleneksel eğitimi en güzel şekilde açıklamıştır. Çünkü geleneksel eğitimde öğrenciler pasif bir rol oynadığını, tüm bilgileri öğretmenlerinden aldığını ifade etmiştir. Kitapta bahsedilen bu kurallara uyan tek tip öğrenci yetiştirmenin hiç doğru olmadığından bahsedilmiştir.
Salman Khan farklı olarak öğrencilerin diledikleri gibi davranmaları gerektiğini savunmuş ancak bu şekilde ideal bir sınıf ortamı olacağını ifade etmiştir. Kitapta yaz tatillerinin anlamsız olduğu savunulmuştur. Bunun öğrencilere hiçbir fayda sağlamadığını, öğrendikleri her bilginin unutulduğunu ve öğrencinin eğitimden uzaklaştığını savunmuştur.

Salman Khan hayalindeki okulun yaz tatili diye bir şey olmaksızın öğrencinin istediği zaman tatil yapmasını ifade etmiştir. Bununla birlikte öğrenci de eğitimden uzaklaşmayacaktır. Yazarın amacı öğrencilerine tam bir öğrenme imkânı sunmak istemesidir.

Salman Khan kitapta her çocuğun ailesi için değerli olduğu, her ebeveynin çocuğunun iyi bir eğitim alması gerektiğini ifade etmiştir. Fakat hiç kimsenin eşit standartlar ve şartlar altında olmadığını ifade etmiştir. Salman Khan bilgisayar temelli eğitimin şartları herkes için eşitleyeceğini düşünmüştür. Ki zaten Khan Academy’nin amacı “Eğitimde fırsat eşitliği için, herkese, her yerde, dünya standartlarında, ücretsiz eğitim.”






YORUMUM
Khan Academy‘nin nasıl kurulduğunu ve nasıl geliştirildiğini öğrendim. Eğitimle alakalı hiçbir bilgiye sahip olmayan birisinin başarı hikâyesi beni etkiledi.  Sıfırdan başlayıp hiç vazgeçmeden her defasında yenileyerek ve geliştirerek binlerce, milyonlarca öğrenciye ulaşabilmesi beni etkiledi.

Öğrencilere eğitim verilirken onların anlayabileceği şekilde verilmesi gerektiğini anladım. Burada anlatış şekli de önemliydi. Eski bilgiyi daha tam oturtamadan yeni bir bilgiyi öğrenemeyeceğimizi, bu bilginin tam olabilmesi için konuyu temelinden öğrenmenin gerektiğini öğrendim. Öğrencilerin öğrenirken serbest olması gerektiğinin belli kurallar dâhilinde tek tip bir birey olarak yetiştirilmemesi gerektiğini anladım.

Ev ödevi konusunda ise öğrencilerin çoğu verilen ödevlerin kolay, amaçsız ve çok fazla olduğunu söyleyip bunun tam aksine kısa ve zor olmasını istemişlerdi. İşte tam burası benim için önemliydi çünkü bende çok fazla ödevden yana değilim.
Bu kitap şu anda aldığım eğitimi bana sorgulattı. Öğrencileri bir sınıfa sokup saatlerce oturmalarını ve dinlemelerini beklemenin çok gülünç olduğunu düşünüyorum. Bu kitap not vermenin geleneksel eğitim için hiç uygun olmadığını ve gereksiz bir ölçme aracı olduğunu düşündürmeye başladı.
Yaz tatillerinin anlamsız olduğunu bana hissettirdi. Çünkü zaten Salman Khan’ın yaptığı gibi bir eğitimle karşı karşıya kalsaydık her öğrenci istediği zaman istediği yerde tatilini yapabilecekti.
Benim bölümümle de yakından alakalı, bilgisayarı ve teknolojiyi verimli ve etkin kullanıldığında faydaları vardır. Bilgisayar destekli eğitimin geleneksel eğitimle birleştirilip faydalanılması gerektiğinin eğitim açısından verimli olacağını ve katkı sağlayacağını düşünüyorum.

Benim şu anda geleneksel eğitimden yararlanabiliyorum ama benim gibi olamayan birçok arkadaşımın olduğunu da biliyorum. Bu nedenle bu eğitimin herkes açısından uygun olmadığını düşünüyorum. Bu durumun Khan Academy’nin tanımını bozduğunu düşünüyorum. ““Eğitimde fırsat eşitliği için, herkese, her yerde, dünya standartlarında, ücretsiz eğitim.”

CAHİL HOCA KİTAP ÖZETİ


KİTAP HAKKINDA
Kitap Adı: Cahil Hoca
Yazar Adı: Jacques Ranciére
Basım Tarihi: Ekim 2014
Sayfa Sayısı: 137
Yayın Evi: Metis
Baskı: Ocak 2018
KONU ÖZETİ
Bu kitapta yazar bireylerin bir öğretmene ihtiyaç duymadan da bir konuyu kendi başlarına öğrenebileceklerini ve bu konuları anlamlandırabileceklerini ifade etmiştir. 1800’lü yıllarda Joseph Jacatot, Telemak adlı kitabı öğrencilerine okumaları için verir. Tabi öğrenciler Fransızca, Jacatot ise Hollandacayı bilmemektedir. Burada ortak bir dil olmayınca anlatım ortadan kalkmaktadır. Jacatot öğrencilerin zorlanmaması için onlara kitabın iki dilli baskısını verir. Tabi bunun üstüne öğrenciler kitabı anlamak için çevirilerini yaparlar ve kitabı tamamen bitirirler. Bu Jacatot olmadan tek başlarına öğrenebildiklerini, bir şeyi anlayabildiklerini gösterir. Ve bu birçok şeyin değiştiğini gösterir. Yani eğitim bir paradigma değişimine uğrar ve bu paradigmada açıklamanın gereksizliği savunulur. Bununla birlikte kendi kendine öğrenmeyi de başarılı bir yöntem olarak sayabiliriz.
Paradigma değişimiyle birlikte artık Jacatot’un başka öğrenme yoluna girdiği eğitim yönteminin ve bunun beraberinde birçok şeyin yeniden düzenlenmesine neden olur. Sonunda da eski paradigmanın yani açıklamaya dayalı eğitim sisteminin yıkılması gerektiği öngörülür. Bu açıklayıcı sistem üzerine iki kavram belirlenir hep: Zekiler ve aptallar. Anlatan beceriksiz değil, anlamayan aptaldır.
Jacatot kitapta şöyle ifade eder: “Anlamak tercüme etmekten başka bir şey değildir.”(16. Sayfa) Bu söze baktığımız zaman açıklayan kişinin aptallaştırdığını söyleyebiliriz. Öğretenin açıklamalarını dinleyen birey onun anlattığı yolu benimser. Ve öğrendikleri şey kendinin ürettiği bir şey olmadığı için ezberden başka bir şey değildir. Kitapta kişinin kendi kendine öğrenebileceği üzerine durulmuştur. Kişi kendi başına ne öğreniyorsa öğrensin mutlaka onu bilerek ve benimseyerek öğrenecektir. Bir şeyi öğrenmeye çalışan kişinin bununla ilgili pek çok şeye ulaşması mümkündür.  Jacatot’un ortaya attığı bu yeni paradigma bireylerin zekasının eşit olduğunu savunmuştur. Bununla ilgili kitapta verilen eğitim sisteminde hiçbir öğretmenin bilgisinin tamamını öğrencileriyle paylaşmadığına ve mutlaka kendine bir şeyler sakladığına değinilir. Böyle bakarsak görülen eski eğitim sistemi paradigması eşitsizlik üzerine kurulmuştur. Jacatot zaten bize bunları söyler.
Kitapta şöyle ifade edilir:” Evrensel eğitimin birinci ilkesi buydu: Bir şeyi öğrenip her şeyi onunla ilişkilendirmek. Dolayısıyla önce bir şey öğrenmek lazımdı.”(27. Sayfa)  Ama eski paradigmanın dediği şey birçok şeyi bir anda ve eksik öğrenmekti. Ardından yeni bir seviyeye atlamak; kitabı, hocayı, alışılan her şeye yeniden başlamaktı. Ve burada öğrenci bilgiyi anlamak için başka hocalara danışır veya başka bir kitaba ihtiyaç duyabilir. Kitapta zaten üstünde durulan birkaç şeyin içinde bu zeka eşitliği de vardır. Jacatot için ben anlayamıyorum diyen bir öğrenciye karşılık sadece aptallığı yükselten bir cümledir.
Kitapta bahsedilen bir kavram ise özgürleşme üzerineydi. Jacatot’a  göre öğrencilerin bu yeni öğretim sistemini uygulayabilmeleri için zihinsel olarak özgürleşmeleri gerekmekteydi. Öğrenciler zihinlerini gerektiği gibi kullanmaları halinde kendilerini aptallaştırmanın dışında tutan Cahil Hoca olarak bahsedilen öğretmenin öğretemediklerini kendi kendilerine öğrenebileceklerdi.
Yani burada Jacatot özgürleştirilmeden eğitilen kişilerin aptallaştırıldıklarını düşünmektedir.

Jacatot’a göre aynı Telemak’taki gibi yapılması gereken en önemli şeyin, yapılması istenilen ya da öğrenilmesi gereken bir bilginin dilini öğrenmekti. Dil demişken bu sadece yetişkin bir birey için değil, birey daha bebekken ana dilini kendi kendine öğrenebiliyordu, hatta hiç kimse ona bunu açıklamadan yapabiliyordu. Ama ana dilini kendi kendine öğrenebilen öğrenci eğitim hayatında bunu tam tersine yani öğretmen, bir açıklayıcı olmadan öğrenemeyeceği düşünülür.


Yani bu eski eğitim sistemi açıklayan olmadan öğrencilerin hiçbir şey öğrenemeyeceklerini düşünüyordu. Ve bu sistem de Jacatot için aptallaştırma anlamına gelmiştir. Bunu söylemesindeki neden de açıklayıcı olmadan öğrenmeyi başaran öğrencileri idi. Kitabın da bahsettiği gibi istenildiği an açıklayıcı olmadan kendi başına öğrenilmesi mümkündü.
İstemekle mümkün kendi kendine öğrenmenin kullanılabilmesi için öğrenen bireyin özgürleştirilmesi gerekiyordu. Kitapta ifade edildiği gibi öğrenen bireyi zekâsını kullanmaya zorladığımız takdirde cahil hoca bilmediklerini öğretebilirdi. Kitapta bahsedilen özgürleşme, insan zihninin gücünü fark etmesidir.

Kitapta Jacatot cahil bir çilingirden örnek vermiştir. Bu cahil çilingire okuyabilirsin deniyor. Ve çilingirin ben okuma bilmem demesine karşın kendi kendine öğrenebileceği de söylenir. Burada cesaretlendirilen çilingir bununla birlikte özgürleşmiş olur.
Zekâdan bahsedilirken kitapta halkı aptallaştıran unsurlardan en önemlisinin öğrenim görmemenin değil, zekâlarının alt seviyede olduğuna duydukları inançtır. Bahsedilen zekâ eşitliğe ise ister çocuk olsun ister yetişkin her bireyin, açıklayan bir öğretmen olmadan her türlü bilgiyi öğrenebilmesi ile açıklanabilir. Ve devamında verilen bir örnekte ise aynı okula giden iki çocuktan ve bu çocuklardan birinin başarısızlığından bahsedilir. Zekâlar eğer eşitse, o zaman ikisinin de aynı başarıyı göstermesi gerekirdi. Burada birinin zekâsının daha yüksek diğerinin de daha aşağı olduğu söylenemez. Sadece ikisinin de zekâsının aynı şekilde kullanamadığı göz önünde bulundurulur. Yani başarısız olan öğrencinin daha az zeki olduğuyla alakalı bir durum değildir bu, daha az çalıştığı ile ilgili olduğu söylenebilir.

Kitapta zekânın uygulama tarzından da söz edilmiştir. Bu en sık uygulanan tarzın tekrar olduğu vurgulanmıştır. Tekrarın da bireyi sıktığı söylenir ve bunun sonucunda ise tembellik oluşur.

Yeni paradigmaya sahip eğitim sisteminin amacı ise zihinsel özgürleşme yöntemidir. Bu paradigmada açıklamaların yararsız olduğu düşüncesine dayanır. Bu bağlamda ise Sokrates yöntemi uygun bulunmaz çünkü sorulan sorular yönlendirme içerir ve sonunda varılan yer, öğrenen bireyin kendi kendine varacağı yerden farklıdır.
Belirli bir zekâya sahip her insan, istediği her şeyi yapabilir, bunun için de yapması gereken şey yapması gereken dili öğrenmekten geçer.

Jacatot'un sunduğu bu sistem, mevcut eğitim sistemi ile çatışır ve bu sistemin önüne birden fazla engel çıkar. Zekâların eşitliğinin kabul edilmesi ise bu engellerin içinde en zor olanıdır. Çünkü dâhilerin kendi zekâsının büyüklüğünü görebilmeleri için kendinden daha düşük bir zekâya ihtiyaçları vardır. Kitapta evrensel eğitimin yani yeni paradigmanın kurumsallaşmasının mümkün olmayacağından bahsedilmiştir. Evrensel eğitimin aile ile ilgili olduğu ifade edilmiştir. Burada yapılacak tek şeyin ailelere zekâların eşitliği konusuna bağlı kalınacak şekilde bilmediklerini öğretme yöntemini haber vermek olduğu bahsedilmiştir. Ve bu yeni paradigmanın yoksulların yöntemi olduğundan söz edilir, bunun sebebi yoksulların bir öğretene ödeyecek paralarının olmadığıdır.

Ve kitapta son olarak;
Jacatot'un mezar taşına zihinsel özgürleşmenin amentüsü yazılır; "iman ettim, Tanrı insan ruhunu kendi kendini, hocasız olarak eğitmeye kadir olarak yaratmıştır." (136. Sayfa)          Ne var ki bu mezar taşı saldırıya uğrar.


YORUMUM
Kitabı okumadan önce sadece başlığına bakarak çok ön yargılı düşünmüştüm. Çünkü ben de bir öğretmen adayıydım sonuç olarak bu cahil hoca benzetmesi hiç hoş değildi. Ama okuduktan sonra gerçekten de bir cahil hoca unvanını almak isterim. İlk önce bir hocamız var adı Jacatot. Bu hocamız öğrencileriyle iletişim kuramadığı için ve Fransızcayı öğretebilmek için bir kitap verir ve devrim bu şekilde başlar. Burada hocamızın kullandığı yöntem doğru geldi bana. Her okuduğumda “ya bende bunu ileriki yıllarımda öğretmenlik hayatımda kesinlikle kullanacağım” dedim. Bana şimdiki eğitim sistemini ve yöntemleri sorgulattı bu kitap. Tüm öğrencilik hayatımda her zaman öğretmenlerim bir şeyler aktardılar ve ben onları dinledim belki 30 dakika belki de 1 saat boyunca. Ve kabul ettim bu bilgileri ama anladım mı işte orası meçhul. Çünkü bu güne kadar hep ezbere dayalı bir yöntemle anlatıldı bütün bilgilerim. Şu an öğretmenim eğer beni bir zaman veya mekân kısıtlaması içerisine koymasaydı eğer ben bu bilgileri kendi kendime öğretene ihtiyaç duymadan da öğrenebilirdim. Zekâ eşitliğinden bahsedildi. Bu konu diğer okuduğum Salman Khan’ın Dünya Okulu kitabında da bahsedilmişti. Ve gerçekten zeki ve ya aptal diye öğrencileri ayırmamak gerektiğini, aksine eğer zaman verilirse ve birazcık daha konunun üstüne düşülürse eğer o dersten daha başarılı olunabilir. Yani zekâmızı kullanmak ya da kullanmamak bize bağlıdır. Ben Jacatot’un bu yöntemi iyi ki bulduğunu düşünüyorum. Çünkü kendi zekâmın, kendi kendime neler başarabileceğimin farkına varmamı sağladı bu kitap. Ve diğer okuduğum kitapta da olduğu gibi bu kitapta en beğendiğim kısmının özetini paylaşmak isterim; Cahil bir hoca da bilmediğini öğrenebilir. Bunun için bilmesi gereken tek bir ilke vardır: "bütün zekâlar eşittir”. 

11 Aralık 2018 Salı

ÖZEL ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ


Bugünkü dersimizde 2 konu başlığını işledik. Birincisi öğretimde yeni yaklaşımlar ve bilişim teknolojileri öğretimiydi. Bu konuda sorgulayıcı öğrenme, bağlı öğretim, eleştirel düşünme, yansıtıcı öğrenme, ağ araştırması ve mobil öğrenmeyi işledik.
Sorgulayıcı öğrenme, bir olay, problem ya da durum hakkında doğruya ulaşmak için sorgulayarak bilgi edinme sürecidir. Geleneksel sınıf ortamında, anlatılan konuyu sorular sorarak işleme sürecinden çok bahsedilmektedir. Sorgulayıcı öğrenmeyi sadece soru sorma şeklinde kısıtlı anlamda kullanmak yanlıştır.
  • Öğrencinin ne öğrenmesi gerektiğine karar verir.
  • Kaynakları ve belirlenen kaynaklardan en iyi nasıl öğrenileceğini belirlemesi.
  • Kaynakların uygun şekilde kullanılması ve sonuçları rapor etmesi.
  • Öğrenme sürecinde kendi öğrenmesini değerlendirmesi.
Oluşturma: Yapılan araştırma sonucunda bilgi toplama aşamasının sonuna gelindiğinde, öğrenen bilgiler arasında ilişki kurmaya başlar.
Tartışma: Bu aşamada öğrenen kendi bilgilerini başkaları ile tartışır ve başkalarına aynı problemle ilgili görüşlerini ve edindiği deneyimleri sorar. Bilgilerin paylaşılması bir sosyal öğrenme ortamı çabasının bir ürünüdür.
Değerlendirme: Değerlendirme ya da diğer bir ismi ile yansıma, ele alınan probleme geri dönerek elde edinilen bilgi ışığında nasıl bir çözüm önerisi getirildiği üzerinde düşünme aşamasıdır.

BAĞLI ÖĞRENME
1990 yılında John Bransford liderliğinde geliştirilmiştir. Sosyal yapılandırmacı öğrenmenin uygulama modellerinden biridir. Bağlı öğretim, öğrencileri problem tabanlı bir hikaye bağlamına yerleştirerek onlara otantik roller vermeyi içerir. Öğrencilerin bağlı öğrenme ortamında problemin çözümü için bilgi ve becerilerini bir bütün halinde kullanması (tümdengelim) beklenir. Gerçekçi problemleri çözmek için küçük gruplar halinde çalışılır.

ELEŞTİREL DÜŞÜNME

Eleştirel düşünme, kusursuz ve eksiksiz düşünceyi ortaya çıkarmak için disiplinli ve özdenetimli düşünme şekli olarak tanımlanabilir.
Gözlem ve bilgiye dayanarak sonuçlara ulaşma olarak da tanımlanabilir.
Bu tür düşünme, açık, anlaşılır  ve tutarlıdır.
Belirgin, eksiksiz, kendine özgü, konu ile ilişkilidir.
Konu değişince yaklaşım tarzı, bakış açıları değişebilir.
Bu tür düşünme derinlemesine bir inceleme ve tartışmanın tüm önemli öğelerini kapsar.
Eleştirel düşünme ile öğrenciler daha önceden bildikleri her şeyi uygular ve kendi düşüncelerine değer biçip onu değiştirebilir.
Eleştirel düşünme, temelde bilgiyi etkili bir biçimde elde etme, değerlendirme ve kullanma yeteneği ve eğilimine dayanır.
YANSITICI ÖĞRETİM
Yansıtıcı öğretim; başkalarına önem vermeyi ön plana çıkaran, öğretimde yapılandırmacılığı esas alan bir sorgulama yaklaşımı ve yaratıcı sorun çözme etkinlikleri bütünüdür (Henderson, 1996 akt. Bölükbaş, 2004).

Yansıtıcı öğretim araştırmaya dayalıdır ve sistematik olarak deneyimlerin sorgulanmasıyla başlar. Buna bağlı olarak da öğrenme-öğretme sürecinde ortamın ve çalışma koşullarının göz önüne alınıp öğretmenin bu süreçle ilgili etkin düşünmesi ve gerekli kararları almasıyla devam eder 

AĞ ARAŞTIRMASI(WEBQUEST)
 
Ağ araştırması 1995 yılında Dodge tarafından geliştirilmiştir. Ağ araştırması öğrencilerin bilgilerin tümüne ya da bir kısmına internet kaynaklarından ulaştığı araştırmalardır.

MOBİL ÖĞRENME
Mobil öğrenme, bireylere ihtiyacı olduğu anda, ihtiyaç duyduğu kadarını ve kendi istediği şekilde öğrenme fırsatını sunmaktır. Dolayısıyla öğrenme süreçlerinde öğrenen kontrolü ve öğrenmenin ağ ortamında gerçekleşmesinden dolayı informal öğrenme artmaktadır. Ayrıca mobil teknolojilerin kişiselleştirmeye olanak tanıması, öğrenme ortamlarının kişiselleştirilebilmesini de kolaylaştırmaktadır.
Bu sayede bilgiye gerektiği yerde ve zamanda erişme şansı bulan öğrencilerin öğrenmeleri de kolaylaşmış ve bu durumdan hem öğrenciler hem de öğreticiler memnun olmuştur. Sonuçta insan hayatını olumlu veya olumsuz etkileyecek bir konunun öğrenilmesinin önemi ortadadır.


İkinci konumuz ise Web 2.0 ve bilişim teknolojileri öğretimidir. Burada web 2.0 ile web 1.0 arasındaki farkları, web 2.0 araçlarını gördük.


WEB 1.0 ve WEB 2.0 FARKLARI
Web 1.0
Web 2.0
Tek yönlüdür
İki yönlüdür
Pasiftir
Aktiftir
Statiktir
Dinamiktir
Kapalı Kodludur
Açık Kodludur
Göz Aktiftir
El Aktiftir
Kişi yada Şirket odaklıdır
Topluluk odaklıdır
Taksonomi (Sınıflandırma)
Folksonomi (Etiketleme)

PODCAST
Podcast, internet üzerinden otomatik olarak indirilebilen ve dijital formatta yer alan, müzik veya konuşmadan oluşan bir programdır.
Podcastler, RSS üzerinden internete sunulur. Ses veya videolardan oluşan bu medya içerikleri podcasting sitesine yüklenebilir. Böylece RSS dosyaları medya dosyasının web adresine sahip olur. Bir kullanıcı bu kaynağı dinlemek istediği zaman siteye abone olur. 

WİKİLER
Wiki sayfaları herkesin oluşmasına katkı sağladığı bir sanal ansiklopedidir. Tüm bireylerin bu sayfalara erişerek bir konu hakkında yazılmış olana bir bilgiyi değiştirebilecekleri özgür bir ortamdır. Yani wiki uygulamaları birer açık kaynak ortamlarıdır. Açık kaynak ortamı, acık geliştirici gruplar tarafından geliştirilen ve
isteyen herkesin kullanabileceği bir bilgi türüdür.

Wikiler eğitimde bir dersin öğretiminde kavramlar sözlüğü olarak kullanılabilmektedir. Bu derste gecen kavramları bu ortamda paylaşıp diğer kavramlarla nasıl ilişkilendirebileceklerini öğrenme öğretme surecine dahil edebilmektedir. Ayrıca wiki sayfalarında bir kavram açıklaması içerisinde gecen başka kavramlara linkler oluşturulmaktadır. Bu da öğrenenin bir kavram açıklaması içerisinde gecen başka bir kavram ile karsı karsıya geldiğinde bu yeni kavramı arama zorluğunu çekmeden ulaşmasını sağlamaktadır.
Vikipedi

Vikipedi yani Wikipedia, ortaklaşa olarak birçok dilde hazırlanan, özgür, bağımsız, ücretsiz bir internet ansiklopedisidir. Wiki teknolojisi kullanılarak hazırlanmıştır.


BLOG
Blog veya Weblog teknik bilgi gerektirmeden, kendi istedikleri şeyleri, kendi istedikleri şekilde yazan insanların oluşturabildikleri, günlüğe benzeyen web siteleridir. İngilizcedeki "web" ve "log" kelimelerinin birleşmesinden oluşan weblog kavramının zamanla yaygınlaşmış adıdır.